KIYI KUMULLARI VE KIRMIZI TAKİP

Prof. Dr. Turhan USLU
turhanuslu@turhanuslu.net

 

9 Eylül 2008’de “Kumullar ve önemli bitki alanları kitabı” başlıklı yazımız ile WWF Türkiye tarafından 2003 yılında yayınlanan “Türkiye’nin önemli bitki alanları” kitabının eleştirisini yapmıştık. 22 Eylül 2008’de ise “Kumullar ve önemli doğa alanları kitabı” başlıklı yazımızda ise Doğa Derneği tarafından 2006 yılında yayınlanan “Türkiye’nin önemli doğa alanları” kitabının eleştirisini yapmıştık.

Bugün Türkiye Tabiatını Koruma Derneği’nin 1989 ve 2000 yıllarında yayınladığı kırmızı  kitapların eleştirisini yapmak istiyorum. Bunlar, “Türkiye’nin tehlike altındaki nadir ve endemik bitkileri” ve “Türkiye bitkileri kırmızı kitabı (Eğrelti ve Tohumlu bitkiler” kitapları.

Kitaplar için aşağıdaki eleştirileri yapabiliriz:

  1. Her iki kitap da, bitkilerin sınıflandırılması bilim dalında araştırma yapan kişiler tarafından hazırlanmıştır.

 

Aralarında bitki örtüsü bilim dalında çalışan bilim adamları bulunmamaktadır. Kitabı hazırlayanların çalışma dallarının bu şekilde olması kitabın hazırlanmasında yaşam ortamlarının yani ekosistemlerin dikkate alınmaması sonucunu doğurmuştur.

Yaşam ortamlarının dikkate almayarak bitkilerin korunması mümkün değildir. Bu hatayı yapanlardan bir diğer grup, Türkiye’de deniz kaplumbağalarını çalışan bilim adamlarıdır. Bu bilim adamları, “deniz kaplumbağalarının yaşam ortamları kıyı kumullarıdır ve bu ortamların tümünün korunması gerekir” dememişler ve yıllarca deniz kaplumbağalarının korunması için temelsiz tedbirler önermişlerdir. Aynı hatayı bitki sınıflandırması ile uğraşan bu kitapları hazırlayan kişiler de yapmakta ve bitki türlerinin tehlike sınıflarını belirtmeye çalışmaktadırlar. Bitkilerin yaşam ortamlarını korumadan, bitkilerinin korunması mümkün değildir.

Bu çerçevede Türkiye’de en büyük tehlike altındaki yaşam ortamları, kıyı ekosistemleridir. Bu ekosistemler içinde en fazla tehdit altında olan yaşam ortamı ise kıyı tuzcul alanlardır. Bu alanlar, aynı karasal tuzcul alanlar gibi cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Ziraatçılar tarafından “çorak topraklar” olarak sınıflandırılmıştır. Çorak kelimesi Türk Dil Kurumu Büyük Sözlüğünde;

    1. Bitkisi iyi olmayan (toprak)
    2. Verimli olmayan (toprak).
    3. Verimsiz, kısır, bakımsız, yoksul

 

olarak açıklanmaktadır. Türkiye’ye özgü (endemik) sayısız bitkilerin olduğu ve hemen tüm bitkilerinin başka yaşam ortamlarında olmadığı bu tuzcul ortamlar, değerleri bilinmeden ve sözde yararlanma açısından tarıma açılmışlardır. Bu tuzlu topraklar drenaj kanalları ve aşırı sulama ile yıkanmış, tuzlarından arındırılmış ve tarım arazilerine eklenmiştir. Böylece bu ortamların sahip oldukları özel bitkilerin hepsi yok edilmiştir. Biz bugün bu toprakların tarıma açılması ile Türkiye’nin hangi bitki türleri ve topluluklarını kaybettiğini bilmiyoruz ve hiçbir zaman da bilemeyeceğiz.

Kıyı ekosistemleri içinde ikinci derecede tehlikede olan yaşam ortamları ise kıyı kumullarıdır. Kıyı kumullarındaki büyük kıyımlar 1960’larda ağaçlandırma ve 1980’lerden sonra çıkan yanlış yasalar ve artan nüfusa bağlı olarak turizm ve ikinci konutlar ile olmuştur. Turizm ve ikinci konutlar ile olan tahribat zamanımızda da süratle devam etmekte olup tüm kıyı kumullarımızı tehdit etmektedir. 1970–1975 yılları toprak haritalarına göre 110 adet olan büyük kıyı kumullarının çoğu rant amacıyla tahrip edilmiş ve birçoğu tamamen yok edilmiştir.
Kıyı kumul bitkileri çiğnenmeye karşı son derece hassastır. Tuzcul bitkilere oranla çiğnenmeye daha hassas olan kıyı kumul bitkileri hayvan, insan, çok çeşitli araçlarla çiğnenerek yok edilmektedir.

Kıyı tuzcul ve kıyı kumulların dışında kıyı kayalık ortamları da ülkemizde büyük tehdit altında olan yaşam ortamlarıdır.

Bitki toplayıcılar yıllarca kıyı kumullarını yanlış değerlendirmiş ve buralarda bitkilerinin yaşamadığını düşünerek bitki toplamamışlardır. Bu durum yaptıkları yayınlarda da görülmektedir. Bu yayınlardan en önemlisi 1965 -1988 arasında yayınlanan P.H. Davis’in 10 ciltlik “Flora of Turkey” dir. Bu yayında, Türkiye kıyı kumullarına ait bitkiler yok denecek kadar azdır. Örneğin yaptığımız bitki örtüsü araştırmasında 118 bitki türü tespit ettiğimiz Göksu deltası kumulları için, bizim topladıklarımız dışında Davis’in 10 cildinde sadece 1 bitki türünün kaydını görebilmekteyiz.

Kıyı kumullarımızda 800’ün üzerinde bitki türü bulunmakta ve bunlardan 24’ü Türkiye’ye özgü bitki türleridir. Kıyı kumullarımızın sadece K.B. Anadolu ve Akdeniz kısmında 53 bitki topluluğu var ve bunlardan 28’i Türkiye’ye özgüdür.

  1. Bu gerçekler ortada iken aralarında bitki örtüsü araştıran bilim adamlarının bulunmadığı bir ekip bu kitapları hazırlamıştır. Bu ekip, bitki örtüsü araştıran bilim adamlarının yayınlarını da kaynaklarına almamıştır.

 

1989 yılındaki kitapta 12 ve 2000 yılındaki kitapta 83 yayın kaynaklarda yer almıştır.

Kıyı kumulları bu kadar önemli iken bu kitapları hazırlayanlar kıyı kumulları konusundaki 67 yayınımızı görmezden gelip her 2 kitabın kaynaklarına da bu yayınlarımızı koymamışlardır. Sadece bizim değil diğer başka kumul araştırıcılarının da yayınları görmezden gelinmiştir.

Kitabın yararlandığı kaynaklardan hiçbiri kıyı kumulları hakkında değildir.

  1. Bu kitaplara göre kıyı kumul bitkilerinin büyük çoğunluğu tehlike altında değil.

 

1989 baskılı kitapta 23’ü endemik toplam 91 kumul bitkisi için tehlike sınıfları belirtilmiştir. 2000 baskılı kitapta ise 27’si endemik toplam 61 kumul bitkisi için tehlike sınıfları belirtilmiştir.

Bu durumda yazarlara göre kıyı kumullarımızdaki 800’ü aşkın bitki türünden 61’inin dışındaki bitkiler için herhangi bir tehlike söz konusu değildir. Örneğin kırmızı kitaplara göre Convolvulus lanatus (Havlı sahil sarmaşığı) bitkisi için yok olma tehlikesi yok, ama aslında bu bitki yok olma tehlikesi altında.  P.H. Davis’in kitaplarında da kıyı kumul bitki türlerinin tehlikede olduğu konusunda bir ibare bulunmamakta.

  1. Bu kitapta kıyı kumul bitkileri için yapılan değerlendirmeler de gerçeklere uymamaktadır.

 

Kıyı kumul türlerinden 61’i için kitaplarda değerlendirmeler de yukarıda yazdığımız gerekçelerle doğru yapılamamıştır. Örneğin Anthemis ammophila (Plaj papatyası, Kum papatyası) “zarar görebilir” kategorisinde gösterilmesine rağmen aslında Türkiye kıyı kumullarında “tehlike” altında olan türlerdendir.

 

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Bu tip kırmızı kitaplar hiç şüphesiz yararlıdır. Ancak bitkilerin yaşam ortamları ile korunduğu zaman sonuç alınabileceği unutulmamalıdır. Ayrıca Türkiye’nin çeşitli yaşam ortamlarına ait kaynaklar ve bu ortamları araştıran bilim adamlarının görüşlerine başvurmadan bu tip kırmızı kitapları doğru hazırlamak mümkün değildir. Biz burada sadece birer örnekle bu görüşlerimizi desteklemek istedik.

23 Mayıs 2009 - 10:31:11 AM - Bugün
Ekleyen editör: Prof.Dr.Turhan USLU